Editör

 

İslâm düşünce geleneğini ve metodolojini derinden sarsan “Kur’ân
Müslümanlığı” kavramı etrafında gelişen son günlerdeki tartışmalar,
akaidi alanlara da işaret eden farklı yaklaşımlarından ötürü önem kazanmaktadır.
Mealcilik olarak da adlandırılan Kur’ân Müslümanlığı,
Kur’ân dışındaki kaynakları kabul etmeyen bir anlayış olarak bilhassa
ilahiyat sahasında derin tartışmalara neden olmakta, ilmi disiplinlerin
dışına taşarak topluma da yayılan birçok problemi beraberinde getirmektedir.
Dinin muamelat ve ibadet gibi temel alanlarından çıkarak itikadi
alanlarına sıçrayan tartışmaları beraberinde getiren bu anlayış,
‘Kur’âniyyun’ olarak bilinen ekolün günümüzdeki uzantısı olaraksekizinci
yüzyıla kadar götürülebilecek tarihi bir derinliğe sahiptir.Sünnet
ve hadisin reddi esasına dayanan; ibadetler ve namaz vakitleri gibi konularda
farklı görüşler ileri süren; zina, içki, kumar, miras vb. hususlarda
geleneğin dışına çıkan bu ekolün temsilcileri bazı ayetlerden yola
çıkarak her şeyin Kur’ân’da yer aldığını, Kur’ân dışındaki kaynaklara –
hadis ve sünnet dahil- itibar edilmemesi gerektiğini savunmaktadırlar.
Böylece Kur’ân’la birlikte dinin en temel ayaklarından birini oluşturan
peygamberlik müessesi de tartışılmaya açılmakta, Hz. Peygamberin her
alanda tamamlayıcı olarak din üzerindeki rolü yok sayılmaktadır.
Editör
Günümüzde farklı şekillerde yansımalarını gördüğümüz Kur’ân
Müslümanlığının İslâm ahlak ve akaidinin zayıfladığı toplumlarda rağbet
görmesi farklı alanlara işaret eden birçok soruyu da gündemimize
taşımaktadır. Bediüzzaman’ın “doğru İslâmiyet ve İslâmiyet’e layık doğruluk”
şeklinde dile getirdiği şekilde; İslâm ahlak ve akaidinin doğru bir
şekilde hayata nasıl aktarılacağı, farklı problemlerle boğuşan İslâm toplumlarıyla
birlikte insanlığa sahih İslâm’ın nasıl ulaştırılacağı ve bu noktadaki
doğru yöntemlerin ne olduğu cevaplanması gereken sorulardan
yalnızca bir kaçıdır. Bununla birlikte Kur’ân’da nasih-mensuh meselesi,
Kur’ân’daki müteşabih ayetlerin durumu, Hz Peygamber’in sünneti ve
uygulamaları, içtihad vb. meseleler de konu etrafında gündeme gelmekte,
bir bütün olarak dinin nasıl ele alınması gerektiği sorusu cevap
beklemektedir. Buradan hareketle nübüvvet, hadis, sünnet, mezhepler
ve bunlara ait uygulamalar ışığında düşünüldüğünde Bediüzzaman’ın
bu hususlardaki yaklaşımı önem kazanmakta, İslâm düşünce geleneği
içerisinde Bediüzzaman’ın yeri ve fikirleri bu noktalarda da değerlendirilmeyi
beklemektedir.
Biz de bunları göz önünde bulundurarak 133. sayımızın konusunu
‘Kur’ân Müslümanlığı’ olarak belirledik. “Kur’ân Müslümanlığı,
Kur’âniyyun, mealcilik, Kur’âncılık, Din, Kur’ân,Peygamberlik, Hadis,
Sünnet, şer’i deliller, vahiy, ibadet, mezhepler, icma, kıyas, ictihat, akıl,
nakil, nasih-mensuh, müteşabih ayetler, mükellefiyet, şeair-i İslâmiye,
ukubat, muamelat, iman, doğru İslâmiyet, şeair-i İslâmiye, ehl-i bid’a,
bidalar, israiliyat, sefahat, ahlak-ı rezile, Hıristiyanlık, Avrupa, gerileme,
İslâm alemi, deizm” kavramları ışığında ve aşağıdaki sorular eşliğinde
işlemeyi planladık.
Bir Mü’min’in genel bir prensip olarak Kur’ân’a sarılması, Kur’ân’ı
rehber etmesi arzulanan bir durum olmakla birlikte Kur’ân Müslümanlığı
ile kastedilen nedir? Bu anlayışın tarihsel sürecini nasıl açıklayabiliriz?
14 asırlık bir geleneğin bütünüyle dışlandığı İslâm yorumu olarak
karşımıza çıkan Kur’ân Müslümanlığının tarihten günümüze etkilendiği
anlayışlarla bağlantısını nasıl kurabiliriz? Kur’ân Müslümanlığını
Müslümanların Batı felsefesi ve kültürü ile karşılaşmasının ve bunlar
karşısında yenilmişliğin psikolojik bir sonucu olarak gören yaklaşımları
nasıl değerlendirmek gerekir? Bu noktada İslâm’ın ilerlemeye engel
olduğu düşüncesini benimseyen bazı Müslüman fikir adamlarının bu
tür fikirlere yaslanmasını tarihi perspektif içersinde nasıl değerlendirmek
gerekir? Kur’ân, hadis, fıkıh ve İslâm tarihini tartışmaya açan Batılı
misyonerle ilim ve siyaset adamlarının Kur’ân Müslümanlığının ortaya
çıkmasında nasıl bir etkisi olmuştur? Oryantalist anlayışın Kur’ân
Müslümanlığı üzerindeki etkisi nedir? Kur’ân tarafından Peygamber
Efendimiz’in (asm) dini tebliğle mükellef olduğu açıkça beyan edildi-
ği, Hz Peygambere itaat emredildiği halde bu tartışmaların açılmasını
nasıl değerlendirmek gerekir? Kur’ân Müslümanlığından yola çıkarak
Kur’ân’ı kimlerin nasıl yorumlayabileceği meselesi hakkında neler söylenebilir?
Yine bu bağlamda tarihi tenkit metoduyla hadisleri değerlendirme
konusunda neler söylenebilir? Bediüzzaman’ın “doğru İslâmiyetİslâmiyet’e
layık doğruluk” şeklinde kavramlaştırdığı sahih İslâm tarifi
ve metodunu Kur’ân Müslümanlığı bağlamında nasıl değerlendirebiliriz?
İslâm düşünce geleneğinde Bediüzzaman’ı bu noktada farklı kılan
hususlar nelerdir?
Sizleri dergimizle başbaşa bırakırken gelecek sayımızda 11. Risale-i
Kongresi’nin tebliğleriyle karşınızda olmayı ümit ediyoruz.