Editör

 

19. Yüzyıl, İslâm toplumları için felaketlerin peşi sıra geldiği, büyük dalgalanmalar
ve değişimlerin yaşandığı bir dönemin adıdır. İslâm toplumlarının
Batı karşısında zayıflaması ve gerilemesi, Birinci Cihan Harbi’nin
doğurduğu acı neticeler bu dönem İslâm mütefekkirlerinin de tartışma konuları
arasındadır.
Batı’nın Müslüman coğrafyaya askerî, ekonomik ve teknik alanlarda açık
bir üstünlük kurması İslâm dünyasını derin bir huzursuzluğa sevk etmiş;
devlet yönetiminin bozulması, Batı’nın askerî ve teknik üstünlüğü gerileme
ve mağlubiyet nedeni olarak gösterilmiştir. Bununla birlikte Tanzimat’tan
sonra pozitivist fikirlerin yaygınlaşması dinin gerileme kaynağı olarak gösterildiği
tartışmaları da beraberinde getirmiş, ‘din’ açıkça gerileme nedenleri
arasında gösterilmiştir.
Bediüzzaman Said Nursî bilhassa din merkezli yoğun tartışmaların yapıldığı,
“Din terakkiye mâni midir? İslâmiyet ile modernleşme arasındaki
ilişki nasıl kurulmalıdır?” gibi sorulara cevapların arandığı bu dönemde
bu tartışma sürecine katılmış ve İslâm toplumlarının yaşadığı problemlere
Kur’an ve sünnete dayalı orijinal çözümler önermiştir.
Bu bağlamda Bediüzzaman Said Nursî’nin İstanbul’da Darü’l-
Hikmette bulunduğu zamanlarda yazdığı Sünûhat adlı eserinde yer alan ve
kendi ifadesi ile “gayet acib bir vakıa-i ruhaniye” olarak nitelediği, bizlere
de “Rüya’da Bir Hitabe başlığı” ile duyurduğu hadise, bahsi geçen tartış-
malarda önemli bir yere sahiptir. ‘Rüyada Bir Hitabe’ adlı makale, yalnızca
o günün Osmanlı coğrafyasında yaşayan İslâm toplumunun yaşadığı üzücü
olayları yorumlamakla kalmaz, İslâm toplumunun geleceğine dair ümit
aşılayan bir yol haritası belirleyerek makaleyi günümüze taşır. Bu nedenle
bu kısa metnin analizi İslâm dünyasıyla birlikte insanlığın bugün yaşadığı
problemleri aşabilmesi açısından da önem kazanmaktadır.
Rüyada Bir Hitabe, “Mukadderat-ı İslâm için teşekkül eden bir meclis-i
muhteşem”in Bediüzzaman Said Nursî’ye sorduğu ve İslâm aleminin ve
insanlığın geleceğini ilgilendiren Birinci Dünya Savaşı’nın neden ve sonuçları
ile ilgili sorulardan ve o sorulara verilen cevaplardan oluşmaktadır. Bu
soruların yalnızca savaştan mağlubiyetle ayrılan ve parçalanma tehlikesiyle
karşı karşıya olan Osmanlı’yla ilgili olmayıp İslâm’ın mukadderatı ile ilgili
olması, metni günümüze taşımakta ve ilgi çekici hale getirmektedir. Bu
soru cevap tarzındaki analizlerde, mağlubiyetin maddî nedenlerden ziyade
manevî değerlere yaslandırılması, İslâmî değerlerin İslâm toplumlarının
geleceği açısından nasıl bir öneme sahip olduğunu gözler önüne sermektedir.
Bu değerlerin ne olduğu ve nasıl hayata geçirileceği irdelenmesi gereken
bir durumdur.
Diğer yandan, Bediüzzaman tarafından Birinci Dünya Savaşı gibi, insanı
ve toplumları değişime zorlayan büyük felaketlerin uzun vadede müsbet
gelişmeler ışığında yorumlanması İslâmî bakış açısının orijinalliği açısından
önemlidir. Rüyada Bir Hitabe’de Birinci Dünya Savaşı’nın nedenleri
ve sonuçları hakkında yaptığı değerlendirmeyi ‘Felaketten dahi saadet çıkar’
müjdesine dayandıran Bediüzzaman, insanlığa tarihinin en büyük zulümlerini
yaşatan bu savaşın insanların ebedi saadetinin zeminini hazırlayan değişikliklere
yol açabileceğini belirtmektedir. Bu değişikliklerin neler olduğu,
makalede dile getirilen dünyevileşmenin, insanın ve toplumun mesh-i manevisine
sebep olan, ahlâkî dejenerasyonun önünü açan bir modernleşme
anlayışının önüne nasıl geçilebileceği bugün de cevaplanması gereken bir
sorudur.
Sonuç itibariyle, kendisini davet eden meclis tarafından “felaket, helaket
asrının adamı” olarak nitelendirilen Bediüzzaman Said Nursî’nin makalede
dile getirdiği mağlubiyet sebepleri; bu sebepler ışığında bugün de çeşitli
alanlarda bozulmalar yaşayan ve bir türlü toparlanamayan İslâm toplumlarına
yol gösterici niteliktedir. Zira, makalede dile getirilen İslâm kardeşliği,
toplum tabakaları arasında adaletin ve barışın tesisi, gerilemenin nedenleri,
terakki yolları, modernleşme karşısında takınılması gereken tavır, Batı medeniyetinin
dayandığı esaslar, Kur’ân medeniyetinin temel nitelikleri, dünya
barışı, temel ibadetlerin toplum hayatına yansıması gibi meseleler bugün de
tartıştığımız hususlardandır.
Biz de bunlardan hareketle 128. sayımızda Bediüzzaman Said Nursî’nin
Rüyada Bir Hitabe makalesini “Ümit, ümitsizlik, İslâm toplumları, İslâm’ın
geleceği, Birinci Dünya Savaşı, hilafet, İslâm kardeşliği, Avrupa, modern-
leşme, dünyevileşme, özenti, görenek, sosyal tabakalar, esirlik, ecirlik, medeniyet,
hürriyet, Batı medeniyeti, Kur’ân medeniyeti, kuvvet, çatışma, sefahat,
menfaat, menfî milliyet, müsbet milliyet, ırkıçılık, manevî dejenerasyon,
İslâm ahlâkı, dünya barışı, zarurî ihtiyaçlar, fakirlik, helal, haram, hak, adalet,
denge, eşitlik, fazilet, muhabbet, dinî bağlar, sosyal bağlar, yardımlaşma,
birlik, beraberlik, terakkî, ruhî tekamül, hüda, insaniyet, hevesat-ı süfliye,
nefs-i emare, hedonizm, namaz, oruç, zekat…” kavramları ışığında inceledik
ve insanlığı huzura kavuşturacak yeni bir medeniyet tasavvuru olarak
Rüyada Bir Hitabe’yi nazarlara sunmaya çalıştık.
Bu sayıda ayrıca Risale-i Nur Enstitüsü tarafından düzenlenen ‘Rüyada
Bir Hitabe’ makalesi etrafında şekillenen masa çalışmalarının sonuçlarına
da yer verdik. Sizleri yeni sayımızla başbaşa bırakırken gelecek sayıda insanlığın
kanayan yarası haline gelen “Ortadoğu” konusuyla karşınızda olmayı
ümit ediyoruz.