Editör

 

Değerli okuyucularımız,

Köprü dergisi olarak 165. Sayıda “Demokratik Cumhuriyet” kapak konusu ile karşınızda olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.  16. Risale-i Nur Kongresi’nde sunulan tebliğlerin makaleye dönüştürülüp dergimizde yayınlanması konusundaki teveccühten dolayı 165. sayımızda da “cumhuriyet” temasını işlemeye devam etme kararı aldık.

“Demokratik Cumhuriyet” başlıklı bu sayımızda çoğunlukla cumhuriyete demokrasi ruhunun kazandırılması gerekliliğini vurgulayan yazılara yer verildi. İlk makalede çoğunluk yönetimini azınlık haklarıyla dengeleyen gerçek anlamdaki demokratik modelin reddedilmesinden ötürü “vesayet” ile “çoğunlukçuluk” arasında sürekli ortaya çıkan gerilimden ve bu gerilimin neden olduğu problemlerden söz edilmiştir. Sıradan siyaset alanını aşmayı amaçlayan “kurtuluşçu” siyasi misyonların, sonuçta meşru siyasi muhalefete alan bırakmadığı ve sağlam bir demokratik kültürün gelişimini engellediği gerçeği temellendirilmeye çalışılmıştır. Sayıdaki bir başka makalede cumhuriyet rejiminin kanuni altyapısı oluşturulurken insanların kâinat kitabını iyi okuması, incelemesi, araştırması ve bunun sonucunda ortak bir yönetim sistemi oluşturması önerisinde bulunulmuştur. Bu yönüyle insanın kâinatın bir parçası olduğu ve kâinattaki fıtri kanunlara asla muhalefet etmemesi gerektiği cumhuriyet rejimi üzerinden ele alınmıştır.

Cumhuriyete çıkış yolu aramanın hürriyet mücadelesinden geçtiğini ifade eden başka bir yazıda insanlığın “insaniyet ortak paydası altında” hürriyet ortamını tesis edebileceği ve bu sayede dünya barışının sağlanabileceği üzerinde durulmuştur. Neticede hakiki insaniyet-i kübra olan İslamiyet’in âlemde tesis edilebileceği iddia edilmiştir. Bir diğer yazıda Said Nursi’nin demokrasinin İslam’a muvafık olduğunu Şark aşiretlerine münazara ve soru-cevap gibi demokratik yöntemler ile ders verdiğinden söz edilmiştir. Demokrasilerde ‘akl’ın bir şahsın görüşlerinden ibaret olmadığı, kanunların akıl görevini üstlendiği üzerinde durulmuştur.

Namık Kemal ve Said Nursi’nin laiklik konusuna bakışlarının değerlendirildiği yazıda laikliğin İslam hukukunun pratikleri ile bağdaşmayan bir kavram olduğu tezinden yola çıkılmıştır.  Namık Kemal’in ahlakta ve gelenekte laikleşme ile ilgili de muhalif duruşu bilinmektedir.  Yazıda siyasal sistemin laikliği bir rejim umdesi olarak benimsediği ve bunun üzerinden sivil İslami faaliyetlere müdahale edilen süreçten bahsedilmiştir. Bu süreçte Said Nursi’nin laikliğin anlamına dâhil olan vicdan hürriyeti üzerinden siyasal iktidarın İslami faaliyetlere müdahale etmeye hakkının olmadığı şeklindeki ifadelere yer verilmiştir. Diğer bir yazıda demokratik cumhuriyetin insan fıtratına en uygun yönetim şekli olduğu ve dolayısıyla İslamiyet’in ruhuna da uygunluğu Kur’an ve sünnet temelinde anlatılmıştır. Bu fikirden hareketle makalede Emevî Halifesi Ömer Bin Abdulaziz’in ve Said Nursî’nin hayatı ve fikirleri örnek olarak incelenmiştir.

Siz okuyucularımıza şimdiden iyi okumalar diliyor, 166. sayımızda Aile konusu ile karşınızda olmayı umuyoruz.